içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Bir Sessizlik Var Bu Hesapta…

Bazı hesaplar vardır ki yalnızca kişisel değildir. O hesaplar, toplumla kurulan bir köprüdür. Bazen bir düşünceyi, bazen bir duruşu temsil eder. Ama bir gün sessizleşirse… İşte o zaman sorular büyümeye başlar.

 

Cumhuriyet Halk Partisi’nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun X hesabına, mahkeme kararıyla Türkiye genelinde erişim engeli getirildi. Kararın, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen bir soruşturma kapsamında, 5651 sayılı Kanun’a dayandırıldığı kamuoyuna yansıdı.

 

Paylaşımların içeriğiyle ilgili detaylar resmi olarak açıklanmasa da, hesabın tümüne yönelik bu kapsamlı müdahale hem hukuki hem de toplumsal açıdan tartışma yarattı. Çünkü buradaki mesele sadece teknik bir engelleme değil; aynı zamanda dijital alandaki ifade hürriyetine dair bir sınav niteliği taşıyor.

 

Bu noktada kamuoyunun dikkatini çeken önemli bir ayrıntı var: Söz konusu sosyal medya hesabı, tutuklama öncesinde açılmış ve o tarihten itibaren kamuoyunu bilgilendirme amacıyla düzenli olarak kullanılmıştı. Hesabın, tutukluluk süreci boyunca da yetkilendirilen kişiler tarafından kullanılması bir ilk değil. Bugüne kadar farklı siyasi ya da toplumsal figürlerin de tutukluluk hâlinde kamuoyuna mesaj ilettiği örnekler mevcut.

 

Nitekim, daha önce yine tutuklu olan bir siyasi parti genel başkanının X hesabından yapılan paylaşımlarla gündem oluşturduğu dönemler olmuştu. Bu örneklerde sosyal medya kullanımı, ilgili kişi içerideyken dışarıdan yürütülen bir iletişim aracı olarak görülmüş, ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmişti.

 

İmamoğlu’nun hesabından en son yapılan paylaşımda ise Beyazıt Meydanı’nda yapılacak bir buluşmaya çağrı yer alıyordu: “Diplomanı al da gel.” Bu çağrının hemen ardından gelen erişim engeli, zamanlaması itibarıyla kamuoyunun dikkatinden kaçmadı.

 

Elbette her kararın hukuki bir zemini olabilir. Ancak burada önemli olan, bu kararın orantılı olup olmadığı ve ifade özgürlüğünü ne ölçüde etkilediğidir. Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik içtihatlarına göre ifade özgürlüğü yalnızca bireyin kendini ifade etmesi değil, toplumun bilgiye ulaşma hakkını da kapsar.

 

Şimdi sorulması gereken bazı sorular var:

               •Bir sosyal medya hesabı kapatıldığında, yalnızca bir kişi mi susturulmuş olur?

               •Bu tür kararlar ifade özgürlüğü sınırları içinde mi kalıyor, yoksa bu sınırları zorluyor mu?

               •Ve en önemlisi: Bir demokratik toplumda bu tür müdahaleler ne tür bir örnek oluşturur?

 

Bu soruların yanıtı belki zamanla daha da netleşecek. Ama şu bir gerçek: Sessizleşen her hesap, geride yankılanan bir soruyla baş başa bırakır bizi: Neden?

 

Suna Anaç 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum